1. Mevlana’nın İzini Sürün
Mevlana’nın “Bilginlerin Sultanı” lakaplı babası Bahaeddin Veled Afganistan’da çok saygın bir kişiymiş. Yurtlarını terk etmek zorunda kalıp, Konya’ya sığındıklarında Selçuklu sultanı tarafından el üstünde tutulup, ağırlanmışlar. Hatta sultan kendi sarayının gül bahçesini onlara armağan etmiş. İşte bu gül bahçesine Mevlana Dergahı kurulmuş. İçinde Mevlana Müzesi ve Türbesi, Şemsi Tebrizi Camii ve Türbesi gibi görülecek noktalar var.
Müzede, Mevlevi tarikatı üyelerinin nasıl yaşadıklarını, derviş hücrelerini, ibadet ve eğitim mekanlarını görüyorsunuz. Dergahın her bölümündeki günlük yaşam, kostümlü insan figürleri ile gerçek mekanlarında canlandırılıyor. Hz. Mevlana’nın kendisi de Kubbe-i Harda (Yeşil Kubbe) olarak anılan türbede yatıyor.
Kendisinin en büyük eseri olan Mesnevi’nin 1278 tarihli en eski nüshası, Mevlana’nın dergah eşyaları, bugünkü kemanların öncüsü olarak kabul edilen sekiz telli keman, sabır taşları ve Galileo’nun asıldığı dönemde astronomi dersleri vermek için kullanılmış olduğu küre de müzede sergileniyor. Dergahın diğer bölümlerinde ise Mevlana’nın akıl hocası Şems’in türbesini ve diğer Selçuklu türbelerini de görebilirsiniz.
Mevlana hakkında çok daha fazlasını Mevlana Kimdir yazımızda bulabilirsiniz.
Müzenin yaz ve kış dönemi açılış saati 09.00. Yazın 19.00’da, kışın da 17.00’de kapanıyor. Pazartesi günleri de açılış 10.00. Giriş ücretsiz.
2. Etliekmekten Tirite, Konya’nın İmza Lezzetlerini Tadın
Başta Konya’nın medar-ı iftiharı etliekmek, fırın kebap, yağ somunu, tirit, mevlana böreği, kuru bamya çorbası olmak üzere Konya’nın yöresel lezzetleri ve bunların en iyi adreslerini sizin için derledik.
3. Kadınlar Pazarı’nı Gezin, Çıkışta Yağ Somunu Yiyin
Kadınlar Pazarı asırlık bir pazar. Eskiden civar köy ve ilçelerden gelen kadınların kendi bahçelerinde yetiştirdikleri ürünleri sattıkları yermiş ama şimdi normal bir pazar yeri gibi, kadın tezgahtar falan da kalmamış. Taze meyve sebzenin yanı sıra, Konya küflü peyniri, tulum peyniri, kuru bamya, tarhana gibi yöresel ürünleri bir arada bulabileceğiniz çok geniş bir kapalı alan. Güzel fotoğraf kareleri veriyor (en aşağıdaki Instagram linkimizde). Fotoğrafa meraklıysanız uğramadan geçmeyin.
Çıkışta ise Kadınlar Pazarı’nın hemen girişindeki küçük nostaljik taş fırını olan Pideci Hasan Şendağlı’dan, fırından taze ve sıcak çıkmış, Konya küflü peynirinin pide ile buluştuğu muhteşem lezzet yağ somununu denemeyi unutmayın.
4. Mevlana Kültür Merkezi’nde Sema Gösterisi İzleyin
Konya Belediyesi’nin her cumartesi Mevlana Kültür Merkezi‘nde ücretsiz olarak düzenlediği Sema törenine katılabiliyor ve sema gösterilerini izleyebiliyorsunuz. Tüm tören yaklaşık 1 saat kadar sürüyor.
5. Tarihi Bedesten Çarşısı’nı Turlayın
Kanuni Sultan Süleyman döneminde Konya’da müftü ve kadıesker olan Mevlana Kadri Çelebi tarafından 1538 yılında yapılmış tarihi çarşı, 2013 yılında restore edilerek yeniden hayata döndürülmüş. Çarşıda hala epey aktfif, 40 adet sokak ve 2687 tane dükkân bulunuyor. Bu dükkanlarda, ağırlıklı olarak giyim kuşam, antika, ev tekstili ve hediyelik eşyalar satılıyor. Bir şey almayacak olsanız da şöyle bir turlamak güzel olur.
6. Şehirdeki Selçuklu ve Osmanlı Eserlerini Görün
Aziziye Camii
Aziziye Camii, Konya’daki son Osmanlı mimarisinin en güzel örneği. Oldukça süslü ve görkemli olan camii, Barok özellikler taşıyor. Camii, 1867 Sultan Abdülaziz’in annesi Pertenihal adına yaptırılıyor. Caminin alt kısmı, mermer sütuna oturan üç kubbeli bir revaktan oluşuyor ve kaideleri şadırvanlı iki minaresi ile dikkat çekiyor. Konya’da tek bir camii görecekseniz bu Aziziye Camiisi olsun.
İnce Minareli Medrese
1260-1264 yılları arasında Selçuklu Başveziri Sahip Ata tarafından Konya’da yaptırılmış olan medrese. Çinilerle süslü minaresi ve işlemeli taş kapısıyla ünlü. 1901 yılında düşen bir yıldırımla ilk şerefeye kadar yıkılan minaresi, 1936 yılında onarılmış ve medrese, 1956 yılında Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak hizmete açılmış.
Müzede Selçuklu ve Karamanoğlu Devrine ait kitabeler, rölyefler, çeşitli ahşap malzemeye oyma tekniği ile yapılmış kapılar ve sandukalar sergileniyor. Özellikle de Selçukluların sembolü çift başlı kartal ve kanatlı melek figürlerinin en güzel örnekleri de bu müzede. Müzenin yaz ve kış dönemi açılış saati 09.00. Yazın 19.00’da, kışın da 17.00’de kapanıyor. Her gün açık. Müzekart geçiyor.
Karatay Medresesi
Karatay Medresesi, Sultan II. İzzeddin Keykavus devrinde, Emir Celaleddin Karatay tarafından 1251 yılında yaptırılmış medrese. Yapının mimarı bilinmiyor fakat bu medrese, Anadolu Selçuklu devri çini işçiliğinde önemli sayılıyor. Zaten yapı, 1955’de Çini Eserler Müzesi olarak hizmete giriyor. İçinde, duvar çinileri, çini ve cam tabaklar ile Konya ve yöresinde bulunan Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait çini ve seramik tabaklar, kandiller ve alçı buluntuları sergileniyor.
Alaeddin Tepesi ve Alaeddin Camii
Alaeddin Tepesi, halk tarafından yüksek bir tepe olarak görülse de aslında bir höyük. Anlayacağınız bu höyüğün altına prehistorik bir geçmiş var. Burası dümdüz olan Konya Ovası’ndaki tek yükselti. Tepenin altında kalan kavşağın da dünyanın en büyük ışıklı kavşağı olduğu söyleniyor. Mimarı da bir Almanmış. Zamanında Frigler’e, Roma’ya, Bizans’a, Selçuklular’a ve Osmanlı’ya yerleşim yeri olmuş olan tepe şimdilerde şehir terası ve şehir parkı konumunda.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin en büyük ve en önemli ulu camilerinden sayılan Alaeddin Camisi de Alaeddin Tepesi üzerinde inşa edilmiş olan camii. Yapımına Selçuklu Sultanı I. Rükneddin Mesud zamanında başlanan cami, I. Alaeddin Keykubad zamanında tamamlanmış. Tarih derslerinden hatırlayacağınız, I. Mesud, II. Kılıçarslan, I. Gıyaseddin Keyhüsrev, I. Alaeddin Keykubad gibi çoğu isim, bu camiinin avlusuna defnedilmiş.
7. Tropikal Kelebek Bahçesi’ni Gezin
385 bin metrekare alana yapılmış Tropikal Kelebek Bahçesi insanı Konya’dan Filipinlere ışınlıyor. Görmeye değer. İçeride kelebeklerin geldiği tropik bölgelerin iklim ve faunası yaratılmış. Kapıdan girer girmez etrafınızda kelebekler uçmaya başlıyor. Kelebeklerin pupa halinden ölümüne kadar her aşamasına tanıklık edeceğiniz üretim alanı, kapalı uçuş alanı, açık uçuş alanı ve kelebek müzesi olmak üzere 4 ana bölüm var. Merkez pazartesi günleri hariç her gün açık. Fakat gün ortası saatler kapısında uzun kuyruklar oluşabiliyor. Gideceklere önerimiz sabah erken saatleri tercih etmeleri.
Meram Konya’nın zamanında bağları bahçeleri ile meşhur merkez ilçesi. Öyle ki Evliya Çelebi, seyahatnamesinde gezip gördüğü diğer yeşillikli yerler için Meram’a atıfta bulunan “Bağ-ı Meram” ifadesini kullanırmış. Eskiden Konya’nın en yeşil, içinden sular akan, bağ, bahçe ve bostanlarla dolu yeri olduğu için bugün bu miras günümüzde de yaşatılmak isteniyor. O nedenle de Meram’da son zamanlarda yoğun bir kentsel dönüşüm faaliyetleri yürütülüyor. Meram Belediyesince, devasa tematik parklar, sosyal tesisler ve yeşil alanlar oluşturuluyor. Buraya uğrarsanız ve çocukluysanız, aşağıda detaylıca bahsedeceğimiz 80 Binde Devrialem Parkı’nı gezebilir, çocuklu değilseniz de Meram Çayı üzerindeki tarihi Meram Köprüsü civarındaki çay bahçelerinde mola verebilirsiniz.
9. 80 Binde Devrialem Parkı’nı Çocuklarınızla Gezin
Konya’daki tematik park furyasının bir başka ürünü de Meram’daki içinde, deniz feneri, dinazorlar, surlar, eski sokaklar gibi maketler olan 80 Binde Devri Alem. Çocuklu aileler hep öneri sorduğu bahsetmek istedik yoksa bizce öncelik değil. Parkı küçük bir yer sanmayın, çok geniş bir alana yayılıyor. Hareketli ve sesli 50 dinazor maketinin bulunduğu T-Rex parkı, masal dünyası temalı Pamuk Şeker Parkı ve Türk tarihi ve kültürel mirasını yaşatan 120 minyatürden oluşan Cihan-ı Türk parkı olmak üzere 3 ana bölümden oluşuyor. Tüm tematik parklara giriş ücretsiz. Ziyaret Saatleri: 09.00 – 17.30
10. Kyoto Japon Bahçesi’nde Japonya’ya Işınlanın
Konya’da çok fazla tematik park var fakat Kyoto Japon Bahçesi peysaj düzenlemesi, mimarisi ve estetik unsurları ile diğerlerine fark atıyor. Nisan ayında sukaralar açınca daha da güzel olur. Türkiye’nin en büyük Japon bahçesiymiş. Fotoğrafta görünen Japon evi de kafesi. Bir hevesle gittik acaba içinde Japon çay seramonisi ya da en azındn çayları var mıdır diye ama üzüntü ve muz kabuğu. Menüye matcha falan koysalar güzel olurmuş. Her gün açık büfe kahvaltı var. Her gün 08.00 – 23.00 saatleri arasında açık.
11. Bilim Merkezi’ni Gezin
TÜBİTAK’ın Konya’da çocukları ve gençleri bilimle tanıştırmak amacıyla kurduğu bilim merkezi özellikle çocuklu ailelerin favori duraklarından. Kalbinizin ritmini dinleyebilir, 9 şiddetindeki bir depremi yaşayabilir, rüzgardan enerji elde edebilir, tıpkı bir bilim insanı gibi laboratuvarda deney yapabilir, elektrik devresi kurabilir, planetaryumda bilimsel gösterilere katılabilir ve gözlem kulesinden gökyüzüne bakabilirsiniz. Pazartesi hariç hafta içi her gün 09.00 – 17.00, hafta sonu 10.00 – 18.00 saatleri arasına açık.
12. Ecdad Parkı’nda Kafanızı Kaşıyın
Ecdad Parkı’nda da Konya Belediyesi burada Osmanlı ve Selçuklu mimarisi mirasını, bir park etrafında yeniden canlandırmış ama bize sorarsanız tam bir kakafoni olmuş. Bir yanda maket bir Osmanlı sokağı, diğer tarafta içinde deniz feneri olan bir yapay gölet, kenarında kale gibi bir yapı ile anlam bütünlükten uzak bir tasarım. Hani yürüdükçe tarihte ilerleyen kronolojik bir kurguya da bağlamamışlar? Vardı da biz anlamadıysak affola ama bu tematik parktan ne çıkarmamız gerektiğini açıkçası pek anlamadık.
Merkez Dışında
13. Nisan Ayında Lale Bahçelerini Görün
Atlas Lale
Hollanda’nın meşhur lale tarlaları varsa Konya’nın ve komşusu Karaman’ın da renkli lale bahçeleri var. Laleler Nisan ayında açıyor, doğa ve fotoğraf tutkunları için harika kareler vadediyor. İki tane büyük üretici var: Konya, İsmil’de Asya Lale tarlaları ve Karaman – Konya sınırındaki Kızılkuyu’da Atlas Lale tarlaları.
Asya Lale tarlasının dikim alanı daha küçük ve laleleri sık dikmedikleri için görsel olarak daha zayıf kareler veriyor. Fakat avantajı Konya’ya yakın olması.
Karaman sınırındaki Atlas Lale ise Türkiye’nin en büyük üreticisi. Hem dikim alanları daha geniş hem de daha sık dikim yapıyorlar. Ayrıca fonda görünen dağlar da daha güzel bir fotoğraflar veriyor.
14. Çatalhöyük’te Tarih Öncesine Yolculuk Yapın
Konya’da şehir merkezi dışına çıkmak için tek atımlık hakkınız varsa bu mutlaka ama mutlaka Çatalhöyük olsun. Şehir merkezine 40-45 kilometre mesafede, insanlığın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Çatalhöyük kazı alanı Konya merkeze yakın en görülesi yer. Biz, 2012’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’na alınan Çatalhöyük’ün tanıtımının da Şeb-i Arus törenlerinde olduğu kadar organize ve ziyarete teşvik edici şekilde yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
Sonuçta burası, 9500 yıllık geçmişi olan, yaklaşık 8000 insanı barındırmış bir Neolitik kasaba. Bu sokaksız kasabada insanlar, evlerine damlardan giriyor, günümüze kadar kalmayı başaran duvar resimleri ve heykellerden oluşan sanatsal faaliyetler icra ediyorlarmış. Buradan çıkan buluntular Konya Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor.
15. Tarihi Sille Sokaklarını Gezin
Kafeler dere boyunca sıralanıyor.
Konya’nın Selçuklu ilçesine bağlı antik Sille Mahallesi merkezden araçla sadece 15 dakika sürüyor. Kapadokya gibi hristiyanlığın ilk dönemlerinden mağara şeklinde ev ve mağbetlerin bulunduğu köyde mübadele yıllarına kadar Rumlar yaşarmış. Bugün ise köy taş konaklardaki kafeleri ile Konyalılar için popüler bir hafta sonu kahvaltı adresi.
Kilise tavanı
Giderseniz vakit ayırıp Bizans İmparatoru Constantin’in annesi Helena’nın yaptırdığı M.S 327 tarihli Aya Eleni Kilisesi’sine de uğrayın. İstanbul’dan Kudüs’e haca giderken Konya’da durduğunda ilk inanların yaptığı ilkel mağbetleri görünce buraya bir kilise yaptırmaya karar verir. Kilise bahçesinde kayalara oyulmuş binanın devamı niteliğinde bölümler de bulunuyor.
İçinde mezarlar olduğu tahmin edilien kayaya oyma bir mağbet
Üşenmeyip, biraz mağara yerleşimlerini de karıştırın. Tüf kaya cephelerine oyulmuş bu mağara kiliseler ve manastırlar, zamanında burada yaşayan papazların inzivaya çekildikleri yerler.
16. Konya’nın Deniz Kıyısı Beyşehir’i Görün
Beyşehir, Konya’nın denizi denilen Beyşehir Gölü’nün kıyısındaki ilçesi. Burada göl kıyısında bisiklete binebilir, yürüyüş yapabilir hatta mevsiminde Türkiye’nin ikinci büyük gölü Beyşehir Gölü’ne bile girebilirsiniz.
Beyşehir’de bahsetmeden geçemeyeceğimiz çok güzel bir de camii var: Eşrefoğlu Camiisi. Anadolu’daki, ahşap direkli camilerin en büyüğü ve orijinali. Orta Asya’da Semerkant, Buhara gibi eski Türkistan şehirlerinde yer alan ağaç direkli camilerin ülkemizdeki en eşsiz örneği. 1296-1299 yılları arasında inşa edilmiş olan camii, ahşap sütunları, tamamen ahşap ve kalem işçiliği ile süslü tavanı, Kündekari tekniği ile yapılmış ahşap minberi ile gerçekten çok zarif.
17. Büyük Bölümü Konya Sınırları İçinde Olan Tuz Gölü’ne Uğrayın
Türkiye’nin tuz ihtiyacının %40’ını tek başına karşılayan, Türkiye’nin üçüncü büyük ve en sığ gölü Tuz Gölü’nün büyük bir bölümü Konya sınırları içinde kalıyor. Hazır Konya’ya gelmişken, altınızda aracınız da varsa Tuz Gölü’ne de uğrayabilirsiniz. Buranın özellikle gün batımında doğal bir fotoğraf stüdyosuna dönüştüğünü hatırlatalım. Öyle ki Türkiye’nin her yerinden fotoğraf kulüpleri buraya özel turlar düzenliyor.
18. Seydişehir’de Tınaztepe Mağarası’nı Keşfedin
Size dünyanın en uzun mağaralarından birinin, Konya Seydişehir’de bulunduğunu söylesek? 22 kilometre uzunluğa sahip olan Tınaztepe Mağarası, 1968’de Fransız bilimci Michel Bakalowichz tarafından keşfedilmiş. Sarkıt ve dikitleri, yaz kış değişmeyen ısısıyla oldukça enteresan bir yer. 1580 metresi ışıklandırarak, gezilir hale getirilmiş. Girişine de bir cafe açılmış. Özellikle yolunuzu düşürün demiyoruz ama eğer özel araçlıysanız ve yakınlarından geçecekseniz, mutlaka uğrayın.
19. Nasreddin Hoca’nın Diyarı Akşehir
Nasreddin Hoca’nın maya çaldığı, Akşehir Gölü artık kuruduğu için kalmış ancak yerleşim yaşamaya devam ediyor. Nasreddin Hoca’nın mezarı olduğu düşünülen yerin karşısında Gülmece Parkı var. Burada hocanın en bilinen fıkralarını canlandıran heykeller var. Burada görülecek yerlerden biri de Akşehir Nasreddin Hoca Arkeoloji Ve Etnografya Müzesi yani Rüştü Bey Konağı. Müzede hem Akşehir’e özgü etnografik nesneler hem de Nasreddin Hoca’ya dair bilgiler ve canlandırmalar bulunuyor.
20. Kızören Obruğu
Kızören Gölü veya Kızören Obruğu, Karatay’ın Obruk Platosu üzerindeki kalker blokları arasında kartstik oluşumlu bir obruk gölü. 228 metrelik çapı ve 171 metre derinliği ile Türkiye’nin en büyük obruğu. İçinde herhangi bir canlı yaşamıyor ama göl yer altı sularının seviyesini gösteren önemli bir ölçüt. Zamanında sulama için buradan su çekilmiş olması göl seviyesini düşürmüş. O yüzden de göl ve çevresi Ramsar alanı ilan edilerek koruma altına alınmış.
Gölün hemen yanında da 13. yüzyıla tarihlendirilen, I. Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılmış olan tarihi Sultanhanı Obruk Han bulunuyor. İpek Yolu güzergahında bulunan han restore ediliyor ve onu çevreyelen alana da çevre düzenlemesi yapılıyor.
21. Meke Krater Gölü
Konya’nın Karapınar ilçesindeki Meke Krater Gölü için “Dünya’nın nazar boncuğu” yakıştırılması yapılıyor. Şekil itibariyle gerçekten de bir nazar boncuğunu andırıyor. 4-5 milyon yıl önce yani Pleistosen Çağ’da sönmüş bir volkan kraterinin gaz patlaması sonucu suyla dolmasıyla oluşmuş. Fakat Konya Ovası’nın yeraltı suları çekildiği için göl çevresinde fazla su kalmadığından o eski formunu kaybetmiş. Artık kuşbakışı bakıldığında eskisi gibi masmavi bir nazar bocuğu gibi görünmüyor. Ayrıca sular azaldığında göl ekosisteminin dengesi de bozulduğundan ve göldeki mikroorganizmarda artışı olduğundan dolayı mavi yerine yer yer kırmızı bir renk alıyor. Ramsar kapsamında koruma altına ancak 2005’e gelindiğinde alınabilmiş.
22. Karapınar Kumulları
Meke Gölü ile aynı bölgede, Karapınar ilçe merkezinin güneybatısında bulunan 4.000 hektarlık Karapınar kumulları, Türkiye’nin tek gerçek çöl noktası. Tarihte zaman zaman buradan başlayan çöl fırtınalarının şehri etkisi altına aldığı da oluyormuş. Hatta ilçenin başka bir noktaya taşınması bile gündeme gelmiş ama sonra rüzgar çitleri ve ağaçlandırma ile bu kum fırtınalarının önü kesilmiş.
Comments